29 Mart 2010 Pazartesi
No pennies for your thougths about the Armenian issue unless you are a historian
NOTHING!!!
Imagine this: Some guy who loves Chinese people makes a research and finds some information that Chinese and Turkish people are somehow related, which is highly possible because they lived in the same region for ages and still some Turkish people live there. Then he claims that the whole Chinese nation was a part of the Turkish people, they broke apart and became a new community. And he says "All the Chinese are Turkish!" What would be? Everyone would laugh and not even care, right?
Now let's assume that this was taken seriously buy some politicans who either hate or love Chinese and would get some benefit from this. They would come out and support this thought with no hesitation and would persuade all their stupid followers (both other politicians and the community) that it definitely is the situation. After that maybe they themselves start to believe it is the truth. Then with the support of the many they would pass a law that claims every Chinese person is actually Turkish. Then say, the politicians of other countries all around the world who has got nothing to do with neither the Chinese nor the Turkish make the same thing in their country and pass the same law. In that case everyone in the world would have an idea about "the Chinese issue" and would write their thoughts on blogs, news comments, youtube and eveywhere. Most would theirs is the truth. "The Turkish are in Asia they are the same with the Chinese." "Turk is honest. arent like you lyers." would be some of the comments you'll see.
My point is that, I cannot stand that every ignorant douchebag out there is trying to make comments. Armenians make comments that would offend the Turkish and the Turkish make comments that offend the Turkish. They cannot speak or write proper English, yet they try to curse others and protect themselves. Please, please, please do NOT do this. I cannot stand to see your comments.
By the way I did not try to show that Armenian issue is a total hoax. If you people who care to read this until the end also care to make some research you see that a lot of Armenian people have died in 1915. But it was during a war in which Armenians betrayed Turkish people and fought against them. Also it was never recorded to be as many people as the Armenians claim it to be. Was this a genocide or not? I am nobody to make a comment about it. So are the politicans. They do not have any scientific information about the issue while they pass those laws with all their enthusiasm. It is the duty of historians to find out what happened which can only happen if the countries open their archives. Turkish archives has been open for a long time. Armenians strongly reject to open theirs.
28 Mart 2010 Pazar
Yeşil, Beyaz ve Kırmızı
Uyanmak istemiyordu yine. Halbuki uzun süredir uyuyordu. Gördüğü rüyalar çok güzel olmasa da gerçek hayata dönmek konusunda pek istekli değildi. Çünkü açtı. Günlerdir orada burada bulduğu ufak tefek atıştırmalarla geçiştiriyordu yemek zamanlarını. Rüyasında gördüğü ufaklıkları küçüklüğünden hatırlıyordu. Ne güzeldi o zamanlar. Aş derdi yok, eş derdi yok. Halbuki şimdi içindeki dürtüleri bastırmakta çok zorlanıyordu. Ne doğru düzgün karnı doyuyordu ne de arkadaşı vardı. Ara sıra gördüğü eski arkadaşları da rakip olmuşlardı ona hep. Bırakın onunla dostluk etmeyi her gördükleri yerde uzaklaştırmaya çalışıyorlardı onu.
Öyle pek ahım şahım bir şey olmadığını biliyordu. Ama hem karşı cinsin hem de erkeklerin ona bu kadar ilgisiz ve itici davranması çok canını sıkıyordu. Ara sıra dürtülerine yenilip karşı cinsle temas kurmaya uğraşıyordu ama aldığı tepkiler her seferinde ne kadar yalnız olduğunu hatırlatıyordu ona ve en önemlisi zar zor kazandığı cesaretini yitiriyordu her seferinde.
Bazen de keyif yapmak istiyordu canı. Şöyle güzelce karnını doyurmak, ne bulsa yemek, sonra gezmek dolaşmak, enerjisini boşaltmak istiyordu. İlk anlarda çok eğlense de sonra yediği garip şeylerden olsa gerek üzerine bir ağırlık çöküyordu. Bu ağırlığı karamsar düşünceler izliyor ve gün sonunda yalnız uyumak eskisinden daha kötü hissetmesine yol açıyordu.
Aslında çok uzun süredir arkadaşlık ettiği birisi vardı. Fakat tarzları pek uyuşmuyordu. Hatta o kadar farklılardı ki iletişim kurmakta dahi zorluk çekiyorlardı. Çok şey paylaşmış olsalar da dostlukları hiçbir zaman derinleşememişti. Her zaman arkadaşının hayatında arka planlarda kaldığını hissediyordu. Onun yaşam hızına yetişemiyor, hep gerilerde kalıyordu. Kıskanıyordu onu. Yine de ondan vazgeçemiyordu. Tek dostu o olmasa da vazgeçmezdi herhalde. Seviyordu çünkü onu.
Bir gün yine aylak aylak dolaşıp yemek arayan tosbağacık, vazgeçemediği arkadaşı tavşancığı gördü. Ona doğru hareket etmeye başladı. Tavşansa onu görmüştü ama pek ilgilenmiyordu. Belli ki bir dişinin peşindeydi. Onu ikna etmeye uğraşıyordu. O anda duyduğu anlık gürültüler kaplumbağanın irkilmesine neden oldu. Hemen içgüdülerine kulak verip kabuğunun içine girdi ve olan biteni oradan izlemeye başladı. Korkmuştu. Ama kendinden çok tavşan için endişeleniyordu. Hafifçe kafasını uzatıp tavşana doğru baktı. O sırada yaklaşan iki büyük yaratığı gördü. İki ayağı üzerinde yürüyenlerdi bunlar. Ellerinde uzun sopaya benzer cisimler vardı. Suratlarında bir mutlulukla o tarafa ilerliyorlardı. Tavşanın olduğu yere geldiklerinde biri yere eğildi. Kızıla bulanmış bembeyaz tüyleri olan tavşanı yerden alıp eliyle şöyle bir tarttı. Sonra diğerine bir şeyler söyleyip av ganimetini heybesine attı.
İki ayaklılar kaplumbağanın olduğu yöne yürümeye başladılar. Korku ve üzüntü içindeki tosbağa kafasını iyice içine çekti ve tehlikenin geçmesini beklemeye başladı. Sonra birden yerden yükselmeye başladığını hissetti. Tamamen kabuğunun içine kapanmak için iyice içeri çekti uzuvlarını. İki ayaklının gözlerini gördü dışarıda. İçeri bakıp gülümsüyordu dev yaratık. Sonra yavaşça yere bıraktı kamplumbağayı ve uzaklaştı.
Tehlike geçmişti ama kaplumbağanın korkusu geçmiyordu. Üzüntüsü ise tarif bile edilemezdi. Hem tek dostunu yitirmişti. Hem de biliyordu ki sırası geldiğinde ondan farklı olarak yalnız ölecekti.
"Hakîkiyyûn mesleğinde(ki) (...) romancıların maksatları vukuuât-ı beşeriyyeyi sırf nokta-i beşerden tetkîk ve hikâye etmektir. Bunlar, bir insan ne gibi hissiyât ve harekâta kabil ise ona o hissiyât ve harekâtı isnâd edip işi hadd-i tabîiyesinden çıkarmamak, yâni müstaid olmadığı havâssı insana isnâd eylememek isterler."
Nâbi-Zâde Ahmed Nâzım
Ben onlardan değilim.