6 Ekim 2009 Salı

Ballı Kan

Nedir bu "Ballı Kan"?

Açıkçası ben de tam bilmiyorum. J. C. Grangé'nin Siyah Kan adlı kitabında rastladım ilk bu olguya. Spoiler olmasın şimdi olayı anlatmayayım ama şunu söyleyebilirim; bir seri katilin tüm kurbanlarının kanında bala rastlanıyordu romanda. Nedense çok etkiledi bu beni.

Küçüklüğümden beri çok sık olmasa da büyük miktarlarda kanla haşır neşir oldum. Kurban bayramlarında dedemin kestiği kurbanların kanı çok etkilerdi beni. Kanın ilk önce fışkırmasını sonra da yerle temasının ardından yavaşça süzülüp gitmesini içimde zerre korku olmadan izlerdim. Bu olay beni psikopat yaptı sanmayın sakın. Genelde birkaç saat içinde unuturdum bu olayı. Ne rüyama girerdi ne de daha sonra aklıma geldiğinde rahatsız ederdi beni. O kanı akıtan kişi olmak da istemezdim önceleri. Daha sonraları gözlerinde ifade görebildiğiniz bir canlıyı öldürmenin nasıl bir his olduğu hakkında güçlü bir merak hissetmeye başladım ama yalnızca bu olay değildi beni etkileyen.
Konuya dönecek olursak kana baktığımda, ölmekte olan o canlının yüzüne baktığımdan daha çok içinde hissederdim kendimi olayın.

Kendi kanım aktığında da her seferinde garip bir mutluluk hissederim genelde. Nedenini düşündüğümde saçma sapan sonuçlara varırım her seferinde. Bazen başıma birilerine anlatacak bir olay gelmesi diye düşünürüm, bazen o kadar kan akmasına rağmen ne kadar az acı hissettiğimi düşünürüm. Saçma işte. Ama bunların hiçbirinin gerçek neden olmadığını bilirim içten içe. Sanırım o an salgıladığım adrenalinin etkisi oluyor. Ya da sapıkça hislerimi kendime bile itiraf etmek istemediğimden böyle şeyler düşünüyorum. Bu hislerimi anlattığım insanlar genelde beni kendini psikopat gibi göstermeye çalışan ergen triplerinde olmakla suçluyorlar. Halbuki ben bunların psikopatça olmadığını düşündüğüm için anlatıyorum o insanlara. Acaba onlarda da aynı hisler uyanıyor mu diye merak ettiğimden...

Sonuç olarak söylemek istediğim: Kanı seviyorum. Kan gördüğümde uzun süredir görmediğim bir arkadaşımı görmüş gibi hissediyorum kendimi. Onu gördüğüme seviniyorum ama bir yandan da ondan çekiniyorum.
Balı da seviyorum. Dünyada bozulmayan tek yiyecek olması, insana etkileri ve özellikle de yapılışı çok etiliyor beni. Dedem arıcılık yapmaya başladı kısa zaman önce. Gidip saatlerce izleyebiliyorum o arıların kovana giriş çıkışlarını, kendi kovanlarını korumalarını vs.
Bu biri Newtonian diğeri non-Newtonian iki sıvının aynı ortamda bulunması doğanın güzelliklerinden biri değil mi şimdi?

1 yorum:

idylle dedi ki...

yoksa biz dün senle farklı bir sözlük anlamında "kan kardeşi" mi olduk?